Blog – Classic (1 column)

e-devlet’in ismi değişiyor

E-devlet’in isminin değişeceği Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanı Dr. Ali Taha Koç tarafından kamuoyu ile paylaşıldı. E-devlet’in yeni adının ‘Dijital Türkiye’ olacağını belirten Koç, platformun 42 milyon kişi tarafından kullanıldığının altınız çizdi. 

“Amacımız bütün bakanlıklar arasındaki koordinasyonu sağlayıp, dijitalleşmeyi sağlayabilmek” ifadelerini kullanan Koç, dünya genelinde bir e-devlet gelişmişlik endeksi olduğunu anımsattı ve amaçlarının ilk 20 içinde yer almak olduğunu belirtti.

2006 yılında 26145 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, e-devlet’in yeni dönemi hakkında bilgiler veren Koç, “Kullanıcı dostu ara yüzler hazırlayarak ‘Dijital Türkiye’yi insanların çok daha rahat kullanmasını sağlayacağız” dedi.

 

MIT, nesneleri dokunarak hissedebilen robot geliştirdi

MIT profesörleri, görsel ve dokunsal verileri birleştirebilen bir robot kolu geliştirdi.

MIT’ın Bilgisayar Bilimleri ve Yapay Zeka Laboratuvarı’ndaki (CSAIL) araştırmacılar, nesneleri gördüğünde hissedebilen bir robot geliştirdi. Yeni yapay zeka, yalnızca bakarak nesnelerin nasıl hissettirebileceğini kavrayabilecek. Robot, bu özelliğin yanı sıra dokunarak nesnenin nasıl görüneceğini de tasvir edebilecek.

CSAIL’de doktora öğrencisi ve sistem hakkındaki araştırmanın başyazarı olan Yunzhu Li, projenin robotların gerçek dünyadaki nesneleri kontrol etmelerini kolaylaştıracağını bildirdi ve şu açıklamada bulundu:

“Modelimiz, yalnızca bakarak düz bir zeminin ya da keskin bir nesnenin nasıl hissettireceğini hayal edebiliyor. Görsel veri almadan etrafı dokunarak keşfettiğindeyse modelimiz çevresini tahmin edebiliyor. Bu iki duyuyu bir araya getirdiğimizde robotları güçlendirip nesneleri kavramak ve manipüle etmek için gereken veriyi azaltabiliriz.”

Araştırma ekibi, modeli eğitmek için içerisinde dokunma duyusuna sahip sensörler bulunan, GelSight isimli bir KUKA robot kolunu kullandı. Bu eğitimin ardından model 200 adet nesneye 12.000 kez dokunarak görsel ve dokunsal verileri kaydetti. Bu verilere dayanarak 3 milyon görsel dokunsal imge oluşturuldu ve bu imgelere VisGel ismi verildi.

Aşağıdaki videoda 48’inci saniyeden itibaren GelSight teknolojisinin kullanıldığı ve kullanılmadığı testi karşılaştırmalı bir şekilde izleyebilirsiniz.

 

Otonom Jaguar I-Pace test ediliyor

Bir yıldan daha kısa bir süre önce Google’ın otonom araç projesi Waymo’nun Jaguar Land Rover şirketi ile iş birliği yaptığı açıklanmıştı. Şimdi de bu iş birliği doğrultusunda geliştirilen otonom Jaguar I-Pace test için yollara çıktı.

Şimdi ortaya çıkan bilgilere göre Jaguar I-Pace, California caddelerinde test edilmek üzere yola çıkarıldı. Başında güvenlik amaçlı bir kişiye yer veren aracın test sürüşlerinin pazartesi günü başladığı söylendi. Waymo tarafından gelen açıklamalar ise bunu doğruladı.

2020 yılında otonom Jaguar modelleri ile filo yaratmayı planlayan Waymo, bu hedefini ilerleyen günlerde daha da artıracak. Ayrıca bu araçların yanı sıra Waymo, otonom minibüsler üzerine de bazı çalışmalar yürütüyor.

Çalışmalar hakkında henüz net bir bilgiye sahip değiliz. Fakat önümüzdeki günlerde daha detaylı bilgilerin ortaya çıkması beklentiler arasında yer alıyor. Waymo’nun bu projelerinin insanları fazlasıyla heyecanlandırdığını da söyleyebiliriz. Bu durum, otonom araçların geleceği hakkında az da olsa bizi bilgi sahibi yapıyor.

Mobil cihazlara başın öne eğilerek bakılması kafatası şeklini bozuyor

Uzun süre başını öne eğip telefona bakan insanların kafatasının alt kısmında, kemiksi boynuz yapıları ortaya çıkmaya başladığı keşfedildi.

Aklınıza toplu taşımada telefonuyla ilgilenen birini getirin. Herkesin aklına gelen kişi farklı olacaktır. Bazıları oturan, bazıları ayakta duran kişiler hayal edecektir. Bu hayali telefon severler esmer, sarışın, uzun, kısa, olabilir ancak hepsinin bir ortak özelliği olacaktır: Boyunları kambur, başları öne eğik şekilde ekrana bakıyor olmaları.

Gerçekten de insanlar, telefonlarını yukarıda bahsedilen şekilde kullanma eğilimindeler. Üstelik bu tek seferlik bir şey olarak değil, tekrarlanan bir davranış şekli olarak göze çarpıyor. Sonuç? İnsanların iskeleti yavaş yavaş bu yeni “duruşuna” alışmaya başlıyor.

Avustralya’daki Sunshine Coast Üniversitesi’nden araştırmacılar, insan kafatasında kemiksi boynuz yapılarının ortaya çıktığını ortaya koydu. Bu yapılar, başımızı o pozisyonda daha kolay tutmamızı sağlayan, daha büyük ve güçlü kas yapılarını destekliyor.

Gençlerin daha hızlı şekilde geliştirebildikleri bu yapılar, normal şartlar altında çok fazla kullanmadığımız kaslarımızı, başımızı o şekilde tutmaya zorlamamızdan dolayı güçlendirdiğimiz için ortaya çıkıyor. Bu konuda detaylı bir araştırma hazırlayan araştırmacılar, yaşları 18 ila 86 arasında değişen binden fazla kişinin kafatasını taradı.

Dr. David Shahar önderliğinde gerçekleştirilen araştırmada, aşağıya uzun süre bakan insanların kafatasında bu çıkıntıların oluştuğu ortaya çıktı. Boynuz denince akla, alın bölgesinden çıkan ve yukarı giden yapılar geliyor ancak bu araştırmaya konu olan yapılar, ense kısmından aşağı doğru gidiyor ve kafa derisinin altında kalıyor.

Normalde az kullanılan bazı kaslar, sürekli aşağıda duran telefon ya da bilgisayarlara bakmaktan dolayı zorlanıyor. İnsan kafası, bu kaslar için epey ağır bir yapıdır. Yetişkin birinin başı ortalamada 5 kilogram ağırlığa sahiptir. Dr. Shahar’a göre boynumuzdaki zayıf kaslar güçlendikçe, iskelet de yeni kemik katmanları oluşturuyor. Böylece daha güçlü ve büyük kas gruplarını destekleyebiliyor.

Çıkıntıların ortalama 2,6 santimetre uzunluğa eriştiği de ortaya çıktı. Araştırmacılar, bu durumun sebebi olarak ise ‘elde taşınabilen teknolojik devrimi gösteriyor.

Araştırmalar, 2017 yılında Birleşik Krallık’taki insanların haftada 24 saati, yani günde 3,5 saati telefonlarına bakarak geçirdiğini ortaya çıkarmıştı.

Dr. Shahar ve ekibi, araştırmalarında “tekrar eden ve devamlı mekanik yüklenme” sebebiyle tendonların ve birleştirici dokuların geliştiğini söylüyor. Bu yapıların ortaya çıkmasını da ekran tabanlı aktivitelerin her yaştan birey tarafından yoğun şekilde gerçekleştirilmesine ve kötü duruşa bağlıyor. Bilim insanına göre bu yapıların bir zararı olmasa da gelişimleri engellenmezse insan vücudunda kalıcı olabilirler.

Menü